Ölüyorum, duymuyorsun.




Hayatımın en ağır gribini geçiriyorum desem atmış olmam... Yaa tam bitti diyorum salıyorum kendimi sokağa, hopp 3 gün sonra yine yataktayım. Bir de bu gribin üzerine şu yağı götünden çıkartan ilaç var ya hah onu kullanıyordum Allah allahhh gel gör beni aşk neyledi yemin ederim yok böyle bir işkence. Bu ilaca ilk başladım bende tıkırtı yok tabii. Sağ olsun bağırsaklarım olayları yanlış anlayıp yediğimi içtiğimi dışkıyı çevireceklerine, taşa döndürdüğü için zor işliyor böyle şeyler bana. Geçen gün tam bir yerle görüşmeye gidiyorum önemli bir mevzu, zaten hastalıktan ölüyorum 2 gün ateşler içerisinde yatakta yatmışım, kalktığımda her yer böyle karıncalı karıncalı, kulaklarımda bir uğultu, ağzımın içi pis pis böyle sanki bütün gece çiğ çiğ fare yemişim gibi iğrenç bir tat ve koku var. O antibiyotiklerin her yanımdan çıkardığı bedbahtlık hali, yarı kaymış ölmek üzere olan hamsi bakışlarımla yola çıkıyordum ki dur dedim ya iki lokma bir şey yiyeyim yolda yığılır kalırım. Yerken tabii ilacımı da bir güzel içtim sonra ayakkabılarımı giydim, tam kapıdan çıkıyordum ki Allah kahretmesin! O nasıl bir acı, nasıl bir sancı... Biri bağırsağıma elini atmış düğümlüyor sanki. Hatta düğümlemek ile kalmıyor tırnaklarıyla bağırsaklarımı paramparça ediyor.
Kendimi attım ayakkabılığın oraya yerde sürünüyorum, her yer zaten karıncalıydı bu kez cine 5 gibi oldu etraf. Allah'tan ergenken cine 5'in şifreli yayınında kırmızı noktalı şeyleri izleyeceğim diye gözlerimi kısıp nerede meme var, hangisi erkeğin kıçı diye ayırt edebiliyordum. Oradan kalma bir alışkanlıkla yere düşen telefonumu buldum. Hemen kardeşimi aradım, "koş gel ölüyorum" diyerek kapadım. Neden bir ambulans aramadığımı inan bilmiyorum, sanırım drama kraliçesi olduğum için kardeşimin gelip, ortalığı ayağa kaldırarak ambulansı aramasını daha uygun buldum...
Yerde yatıyorum, cenin pozisyonuna girmişim dizlerimle karnımı oyarak ölümümü düşünüyorum. Gerçekten ölüyorum ama her yer kararıyor çünkü karnımın ağrısı çekilmez halde, içimde bir ejderha var ve doğmak istiyor o derece... Allah'tan ağdamı mağdamı yapmışım geçen gün, o yüzden içim rahat huzur içinde ölebilirim. İç çamaşırım karnıma kadar çektiğim beyaz kenarı kelebekli don olduğu için "acaba değiştirsem mi" lan diye düşündüm ama değil ayağa kalkmak, nefes alamıyorum... İnşallah gripten ölürüm de arkamdan "Pis dobişko! Yemiş yemiş yemiş, boğazını tutamamış gitmiş ilaç içmiş o da zehirlemiş" demezler. Demesinler zaten aman utanç verici ölümler listesinde başı çeker o muhabbet.
Hayatım gözlerimin önünden geçip gidiyor çocukluğum, hayallerim, isteklerim, olduklarım, olmak istediklerim ve tabii aşklarım... Daha yapmam gereken bir ton şey var diye düşünüyorum, aklıma bir ton şey gelmiyor. Odamı toplamalıydım, bilgisayarımdaki şifreleri silmeliydim, logları temizlemeliydim anca bunlar geliyor. Hayata dair aklımda kalacak tek olay buymuş yani, arkamdan iyi konuşsunlar aman. Off hayır, zaten hayatta iken sırf şu durum yüzünden abuk subuk suratına işenesi insanlara deli gibi prim veriyorum, bir de ölürken düşünüyorum. Bir insanı mutsuz eden tek şey bu bence 'diğer insanların ne düşündüğünü umursamak.' Ki ben dünya sikime minare bir canlı olmama rağmen ben bile ölürsem loglarım yayılmasın diyorsam ohoooooo....
...
Derken, bir anda ruhumun benden çıktığını fark ettim, usul usul gidiyordu sanki. İçimden akıp sonsuzluğa bürünüyordu. Rahatlıyordum, gevşiyordum az önce beni sıkan bağırsaklarım değil meğer ruhummuş, ben ölüyordum...
Birazdan bedenimi yukarıdan izleyecektim, kendime son kez bakacaktım. Kardeşim eve girip yerde beni ölü bulunca sinir krizi geçirecekti. Keşke ambulansı da arasaymışım şimdi işin yoksa bacının kafayı yemesini izle diğer dünyadan, kendini suçlayıp duracak. Sonra komşular gelecekti, üzerime pike örteceklerdi, sonra arkadaşlarımın haberi olacaktı, ardından babamın ve ailenin diğer fertlerinin. Halamlar mezarıma gelip beni deli edeceklerdi. "kefene sığdı mı acaba, ayy ben dedim gitme istanbullara babasının dizinin dibinde yaşasaydı böyle olmazdı, kim bilir ne bok yedi de öldü. İnsan gripten ölür müymüş kesin uyuşturucu kullanıyordu. Sevgilisi mi öldürdü acaba? Hahaa ne sevgilisi ayol o sıfata kim bakar, kesin uyuşturucu ve alkol otopsi isteyelim dur." Sevgilim gelecekti sonra "lan kızla 2 ay çıktık anında mortingen oldu" diye üzülse mi sevinse mi bilemeyecekti. Sayemde eski sevgilisi ölen erkek draması ile bir sürü kız kaldıracaktı. Puff bu hiç hoşuma gitmedi...
Acaba mezarım nerede olacaktı? arkamdan hepsi doğal olarak "iyi kızdı" diyeceklerdi. Kardeşim biraz kendine gelince hemen kıyafetlerime ve odama konacaktı -Kendisinin odası evin en küçük odası da- Yalnız ölü kıyafetleri giymekte ne korkunçluktur yarab? Bir defasında apartmanda bir amca ölmüştü de apartmana oturmuşlar adamın kıyafetlerini dağıtmışlardı. Salonda adamın pijamaları duruyordu ve o gün hiçbirimiz uyuyamamıştık bırrrrr...
Ruhum akıyordu, artık acı çekmiyordum garip bir şekilde mutluydum çünkü. Demek ki doğruymuş ruh bedenin içinde sıkıştığı için bu kadar çok rahatsızmışız. Sürekli darlanmalar, ara ara gelen afakanlar, sürekli kaçma, gitme her şeyi bitirme isteği, anlamsız yere nefes alamama, ortada hiçbir şey yokken boğulduğunu zannetme. Ruhun asıl yeri beden değilmiş, şimdi o kayıp gidiyor ve ben huzur buluyorum. Hepsinden öte babaannem anlatırdı, kötü insanlar ölürken acı çekerlermiş bin kılıç darbesini aynı anda göğsünde hissedermiş. Demek ki iyi bir insanım hiç acı çekmiyorum aksine o kadar huzurlu ve mutluyum ki. Sanki sadece ölümle kendimi bulacakmış gibi. O değil de Esma Ceyhan olsun, Pekmez olsun demek ki affetmişler beni. Eee affedecekler tabii sonuna kadar küfür yiyecek halim yok ya, onlar da anladılar özünde nasıl temiz biri olduğumu.
Ruhumun gidişini hissediyorum ama hala kendimi tepeden göremiyorum, anacım ne ruhum varmış bi türlü çıkamadı diye düşünürken bir ıslaklık hissettim kıçımda. Sonra bir an kendime geldim, lan lan lan altıma sıçmışım... Daha doğrusu günlerdir içtiğim ilaç şimdi yağları çıkartası gelmiş. Ben ruh beden bilmem ne diye sayıklarken altan cır cır gidiyormuşum meğer. Ruhum dediğim şey de düz yağmış. Bir de nasıl sevindim, ayy iyi bir insanım ne güzel ölüyorum bla bla bla diye. Gittim üstümü başımı değiştirdim, yattım yatağa ateşim geçene kadar çıkmadım dışarı.