Bir kıraathane feylesofu



Muhsin Mete isimli kıraathane feylesofu Karar gazetesinde bana sataşmış. 

Kendisine e-mail ile cevap verdim:
Muhsin Bey,
Memleketin umumi hastalığı olan "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma" hastalığından mustarip olduğunuz anlaşılıyor. Allah, varsa, acil şifa verir umarım.
Klasik Arapçam yeterli, Farsçam sathidir. Eski yazıyı (kekeleyerek de olsa) okurum. Ayrıca İbranice, Süryanice, klasik Moğolca ve Eski Türkçenin lehçelerine, işime yarayacağı ölçüde vakıfım. Tahminimce Uygurca Budist metinlerden ve erken tasavvuf edebiyatından başlayıp günümüze dek Türkçe metinleri benim kadar etraflıca ve hacimlice tetkik etmiş insan sayısı Türkiye'de elliyi bulmaz. Kıvançla belirteyim ki Etimoloji Sözlüğüm Fransa ve Almanya'daki üniversitelerde (yalnız Türkçe değil) Arap dili etimolojisi için de yardımcı kaynak olarak okutuluyor. Murat B. gibi cahil bir soytarıya laf yetiştirmeyi zül sayarım.
"İki Mustafa"dan kastim elbette Mustafa Kemal ile Muhammed Mustafa idi. Zahmet edip üç beş yazımı okusaydınız, bu iki muhteremi belanın başı saydığımı bilirdiniz. Hatta - eğer rasyonel düşünceden etkilenme alışkanlığınız varsa - sizi ikna dahi ederdim.
Yazılarımı okumak bir yana, o kadar hakaretamiz deyimlerle aşağıladığınız kısacık yazımı dahi üstünkörü okuduğunuz, ya da okuduğunuzu anlamamayı tercih ettiğiniz anlaşılıyor. Yoksa İngilizce konuşan kırk küsur ülkeye katılmaktan değil, bu ülkelerden geçici çalışma için öğretmen getirmekten söz ettiğimi fark ederdiniz.
"Askeri isyana teşvik'... "komün hayatı"... "dışkı dolu kavanoz"... "Türkiye düşmanlarına kucak açan", "beşinci kol" gibi ifadeleriniz için ise "edepsizce ve ahlaksızca" sıfatları sanırım aklıma gelenlerin en yumuşağı olur.
Diyeceksiniz ki ahlaklı Müslüman olur mu, onu da ayrıca tartışırız isterseniz.
Sevan Nişanyan