Canlanan dinler, ölen diller (Brezilya notları)




Protestanlığın önlenemez yükselişi
Brezilya’da gözümüze batanlardan biri: Katolik kilisesinin çöküşü. Bir zamanlar devletin ve milletin resmi diniyken şimdi kağıt üstünde %64’e düşmüş. Ama bu, resmen görünen tarafı. Gerçekte her kasabada, her mahallede, her köyde süpermarket açar gibi Protestan ibadethanesi açılmış. Çeşit çeşit gecekondu mezhepler, Assembleia de Deus, Congregação Cristã, Igreja Universal do Reino de Deus, Igreja do Evangelho Quadrangular (!), İsa ile Yeniden Doğuş Apostolikleri, Can Veren Pınar Apostolikleri, Mesih’in Gücü Apostolikleri, Halkların Işığı kilisesi, Seventh-Day Adventistler, Metodistler ve Serbest Metodistler, beş ayrı mezhebe bölünmüş Baptistler, Fundamentalist Presbiteryenlerle Muhafazakar Presbiteryenler, rakip gazoz markaları gibi, her köşeyi tutmuşlar. Vaaz saatinde kapılar açık, içeride iğne atsan yere düşmez, insanlar sokağa taşmış, coşku had safhada. Dükkanlarda, lokantalarda, otellerde, otobüs işletmelerinde Protestan propagandasının açık veya örtülü izleri. En şık mahallelerde Protestan sloganlarıyla bezeli yeni yapı okullar, imam hatip estetiğinde.
Buna karşılık Katolik kilisesinin üstüne sanki ölü toprağı serilmiş: dinle pek işi olmayanların dini. Düğün ve cenaze dini. Rio’daki Ulusal Katedral’e gittik, neo-emperyal bir Devlet tapınağı: içeride birkaç turist, demir parmaklıkla ayrılmış bir şapelde ilahi dinleyen birkaç yaşlı karı koca, papazla düğün pazarlığı yapan genç bir aile...
1970-80’lerdeki askeri diktatörlük zamanında Brezilya Katoliklerinin Liberation Theology hareketi meşhurdu. Her yerde fakirlerden ve ezilenlerden yana tavır almış, yer yer silahlı devrimi savunacak kadar radikalleşmişlerdi. Dom Helder Câmara gibi, fakirlerin azizi mertebesine ulaşmış bir öncü din adamı çıkarmışlardı. Şimdi o akımdan geriye ne kaldı bilmiyorum. Ama belli ki fakir halkın yüreğinde yer tutmayı başaramadılar. Umuttan başka sermayesi olmayan kesimler, umudu başka yerde aramaya yöneldiler.
Türkiye’deki cemaat ve tarikat salgınını ister istemez hatırlatıyor. Ayrı bir mezhep – hatta ayrı bir din – sayılabilirler mi? Sayılmalarında fayda var mıdır?

Brezilya yer adları
Rio’dan güneye yer adları: Itaguaí, Muriqui, Mangaratiba, Jacareí, Jaquecanga, Zungu, Itanema, Cunhambebe, Rio Mambucaba, Perequê, Tarituba, Taquari, Picinguaba, Ubatuba... Oğlumla düşündük: Uzun süre kızılderili kültürüyle iç içe yaşamış olmalılar, öbür türlü köy, kasaba, dere, tepe, ada, plaj vs. bunca adı yerli dilden nasıl alabilirler?
İçeri tarafa doğru girince, mesela Minas Gerais eyaletinde, bu sefer coğrafyaya ezici çoğunlukla Portekizce adlar hakim. Gayet sıradan, Karadere, Yeşiltepe, Aşağı Kızılca, Soğukpınar, Ak-altın... Hımm, diyoruz. Siyasi bir hadise olmalı. Ya da adlandırma dönemi farklı. Arada herhangi bir gözlemlenebilir etnik fark yok çünkü.
São Paulo eyaletinde Tabatinga adlı bir kasaba görüyoruz. Bir daha hımm, yıllar önce Brezilya’nın ta öteki ucunda, Kolombiya sınırında, Tabatinga adlı bir şehre uğramıştım. Yerli dili olsa bu kadar geniş bir alana yayılmış olamaz. Dört bin kilometreye kol atan yerli dili nerede görülmüş? Ancak emperyal diller o kadar uzar.
Google yetmeyince, ilk gördüğümüz kitabevine dalıp bir Brezilya tarihi kitabı ediniyoruz: Mary del Priore ve Renato Venancio, Uma Breve Historia do Brazil. İspanyolca ve Fransızca biliyorsan Portekizce kolay, acayip imlaya biraz alışınca Tavit’le beraber yüzde doksanını söküyoruz. Meğer neymiş? Beyaz adamın gelişinden sonra, 16. yüzyıldan 18. yüzyıl ortasına kadar, Güney Brezilya’da sahil yöresinin yerli dili olan Tupi dilini bütün Brezilya’nın ortak dili olarak benimsemişler. Cizvit rahipleri önayak olmuş, 1540’larda Tupi dilinin gramerini yazmışlar, İncil’i o dile çevirmişler, misyon okullarında o dili öğretmişler. Tupi’likle alakası olmayan Amazon ormanlarına ve kuzeyin bozkırlarına dek o dili yaymışlar. O devirde adlandırılan her coğrafi birime Tupice isim vermişler. Ta ki 1750’lerde Portekiz kolonyal yönetimi Cizvit tarikatını yasaklayıp, Portekizceyi tek ve yasal resmi dil ilan edinceye dek.
Başka bir kitabevine girip Tupice öğreten kitabınız var mı diye sorduk. Kız önce anlamadı, sonra hayatında böyle bir şey soran kimseye rastlamadığını söyledi. Üniversite kütüphanesine gidin belki orada bulursunuz diye akıl verdi.
Tabatinga da Tupi dilinde Akköy demekmiş.