Samos tiranı Polykrates, adı “çok-muktedir” anlamında. MÖ 540 gibi bir tarihten itibaren babadan kalma rahip-kralları devirip başa geçen yeni tip diktatörlerin (Atina tiranı Peisistratos ve Naksos tiranı Lygdamis ile birlikte) ilklerinden biri. Adayı dünya gücü haline getirmiş, Mısır’dan Kırım’a uzanan alanda iktidar göstermiş. Grek dünyasının ilk mermer tapınağı ve İyonik düzenin ilk modeli sayılan Hera/İra tapınağını yaptırmış. Antik çağın klasik harp gemisi olan trireme’leri ilk inşa ettiren olduğunu tarihçi Herodot söylüyor.
Schiller’in “Polykrates’in Yüzüğü” şiiri, tanrıların insana oynadıkları oyunlara dair uzun ve esaslı bir tefekkürdür. İlk bir iki kıtasını ezbere söyleyebilirim:
Er stand auf seines Daches Zinnen,
Er schaute mit vergnügten Sinnen
Auf das beherrschte Samos hin.
"Dies alles ist mir unterthänig,"
Begann er zu Ägyptens König,
"Gestehe, daß ich glücklich bin."
"Du hast der Götter Gunst erfahren!
Die vormals deines Gleichen waren,
Sie zwingt jetzt deines Scepters Macht.
Doch Einer lebt noch, sich zu rächen;
Dich kann mein Mund nicht glücklich sprechen,
So lang des Feindes Auge wacht." -
Egemenliği altındaki Samos’un güneşli damlarını keyifle seyredip dostu Mısır kralına sorar, “tanrıların kutsadığı sevgili kulu ben değil miyim?” Kral dünya nimetlerine fazla güvenmenin tehlikelerini anımsatır. En değer verdiği şeyleri atıp kurtulmasını önerir, geleneksel Şark bilgeliğiyle. P. Mısırlıya hak verir, Cartier marka milyarlık yüzüğünü çıkarıp denize atar. Devamını burada okuyun: http://germanstories.vcu.edu/schiller/polykrates_dual.html. Dünya nimetlerinden vazgeçmek kolay bir oyun değil.
Gerçek dünyada Persler (Dacigler mi desek?) Polykrates’i bir iş için Sardes’e, yani Manisa Salihli’ye çağırmışlar. Kızı ve aklı başında olan dostları “aman baba gitme, çok tehlikeli” diye akıl vermiş. Bizimki “bi şey olmaz” deyip gitmiş. Kazığa oturtmuşlar, sonra cesedini çarmıha germişler.