Domuz tabusunun işlevi ve simgesel anlamı




Domuzu daha önce yazmış mıydım hatırlamıyorum. Tekrara düşersem affedin, bir yaştan sonra oluyor böyle.


Neolitik devrimden sonra Eski Dünya’da iki çeşit toplum türedi. Bir, toprağı ekip biçen, dolayısıyla bir köye bağlı yaşayanlar. İki, hayvancılık yapan, dolayısıyla mera peşinde durmadan gezenler. İkisi birbirini sevmezler. Eski destan literatürü baştan aşağı o kavgayla doludur. Köylü göçebeyi eşkiya ve zorba olarak görür; göçebe yerliyi pis koktuğu için, bokuyla iç içe yaşadığı için, cılız ve hastalıklı olduğu için hor görür. Unutma ki o zaman daha kanalizasyon yok, belediyenin çöp kamyonu da yok.
İnsanoğlunun kadim çağlarda evcilleştirdiği hayvanları düşün: köpek, keçi, koyun, sığır, deve, eşek, at, tavuk, kedi. Hepsi göçebe hayata ayak uydurur. Yürü dersin yürürler, ya da tavuk ve kedi gibi taşınabilirler. Bir tek domuz yürümez, elli metre götürsen yeri göğü birbirine katar. O yüzden domuz, sadece yerleşik tarım toplumlarının baş edebileceği bir hayvandır. O yüzden göçebe toplumlar köylüden tiksindikleri gibi domuzdan tiksinir, onu köylü mundarlığının simgesi ve taşıyıcısı olarak görürler. Tarımın egemen olduğu antik Yunan ve Anadolu’da, İtalya’da, Balkanlarda, Çin’de, Güney Hindistan’da, Yeni Gine’nin dağlık kısmında domuz baş tacı edilmiş. Hayvancılığın – daha doğrusu hayvancı elitlerin – egemen olduğu Yahud diyarında, Arabistan’da, Orta Asya’da, Kuzey Hindistan’da iğrenç mahluk ilan edilmiş.
Yani hayvancağızı yasaklama fikri evrenlerin rabbi olan Allahın değil, o da Araplarla Yahudilere aldanmış olmalı.
Bu tür simgesel davranışlar tabii zamanla ikincil (sekonder) işlevsellik kazanabiliyor. Mesela konuyla alakası pek dolaylı bir millet olan Türkler, şu veya bu nedenle domuz tabusunu ulusal kimliğin tanımlayıcı bir ögesi olarak benimseyebiliyor, ondan sonra o toplum tarımcıymış, göçebeymiş, büroda dokuz beş çalışırmış, fark etmeyebiliyor. Hiç düşündünüz mü bilmem, bugünkü Türk ulusal kimliğinin en belirgin, en vazgeçilmez unsurlarından biridir hatta başlıcasıdır domuz tabusu. Bıyığını kesen Türk çok, koka kolayı ayrana tercih eden Türk çok, Atatürk’ü iplemeyen Türk bile var, ama git bir yabancı ülkede restorana gör ki Türk’ü tanımlayan en tipik davranış özelliği hangisiymiş. İmanım gevredi buradaki garsonlara, yok, anladım, problem yok, tamam, getirebilirsin diye laf anlatmaktan.
Dinle açıklayamazsın bunu, çünkü Kuran mesela şarabı da yasaklamış, üstelik daha net ve kesin bir dille ve gerekçeli olarak yasaklamış, buna rağman elhamdülillahlı cümleler kuran Türklerin çok büyük bir bölümü şaraptan pek o kadar tiksinmez. Faiz mevzuuna, zinaya ve saireye girmiyorum bile.
Yazsa ya birisi bir doktora tezi, İslamı Benimseme Sürecinde Türklerde Domuz Tabusunun İşlevi ve Simgesel Anlamı diye?