Ama Sevan Bey, onlar törerist




Türkiye’nin en acımasız, en kanlı, en alçak terör örgütü şüphesiz TC adı verilen şer odağıdır. Milyonlarca masum sivilin ocağını söndürmüş, milyonlarcasını soyup soğana çevirip yurdundan kovmuştur. Yakın yıllarda bini aşkın köyü yakıp yok etmiş, halkını sefalet içinde sokağa dökmüştür. Koca kentleri tank ve uçaklarla yerle bir etmiş, çoluk çocuk ayırt etmeden binlerce silahsız insanı katletmiş, bir evin bodrumuna sığınmış aydın insanları lav silahıyla diri diri yakmıştır. Sırf bazı konularda farklı düşündüğü için, aralarında kendi Örgüt üyelerinin de bulunduğu yüz binlerce insanı zindanlarda çürütmüş, işkenceden geçirmiş, sokak köşelerinde öldürmüştür. Memleketin kültür ve vicdan sahibi insanlarını marjinalleştirmiş, en cahil, en zalim, en ahmak olanın her toplumsal düzeydeki iktidarını teşvik etmiştir. Elinde tuttuğu eğitim tekelini vatanmillet, şehit ve Viyana kapılarında çapulcu ecdadımız propagandası için kullanmış, mutlak cehaletle malul bir toplum üretmek için yüz yıl boyu insanüstü bir gayret sarf etmiştir. Bu terör örgütünü lanetliyoruz. Lanetlemeyene iyi gözle bakmıyoruz. Örgüte biat eden, onu öven, liderlerinin heykelini diken, gizlice veya alenen o örgütten emir ve talimat alan siyasi partilerin kapatılması ve yöneticilerinin yargılanması gerektiğine inanıyoruz. Üçü beşi asılsa ben şahsen sevinirim.
Zalime silahla karşı koymak tarihin her döneminde, her toplum ve her medeniyette meşru kabul edilir. Şiddete karşı şiddet meşrudur. Bu uğurda canını ortaya koyanlar, bazen tasvip edilmeseler de, her zaman saygıyla anılırlar. Daha önce yazdım: İnsanlık tarihinde meydanlara heykeli dikilen ilk sivil kişiler, devlet töreninin orta yerinde diktatöre suikast düzenleyen Harmodios ve Aristogeiton idi. Vakit geçip günün polemikleri unutulduğunda, Devleti elinde tutanların kahredici gücüne karşı kırık dökük silahıyla dağa çıkanlar daima kahraman olarak hatırlanacaktır. PKK’nin elbette hataları olmuştur, tartışılır. Ama Mandela’nın ANC’si hiç mi masum öldürmedi? Kuvayi Milliye çeteleri hiç mi köy yakmadı? TC’nin yüz yıldan beri dinmeyen katliamcı şiddetine göz yumup PKK’nin öldürdüğü birkaç sivili diline dolayanların dürüst olduğunu kimse söylemesin bana.
Liderinin heykeli elbette dikilecektir. Uzun vadede her zaman egemenin değil devrimcinin, güçlünün değil güçlüye kafa tutanın, Calut’un değil Davut’un heykeli dikilir. Çürümüş bir devleti yalanla, rüşvetle, zulümle, polis gücüyle, atalet gücüyle yirmi yıl ya da yüz yıl daha sürdürdü diye sonraki kuşakların hayırla andığı kaç kişi sayabilirsiniz tarihte?
HDP’nin “Türkiyelileşmesini” önerenleri asla tasvip etmedim. Üstü örtülü bir teslimiyet çağrısıdır. TC’nin sefil normlarına, söz düzeyinde dahi olsa, ayak uydurma davetidir. Tuzaktır. Varsın HDP “Kürt” kalsın, “yabancı” olsun. Türkiye koşullarında TC devletinin iğrenç söylemine boyun eğmeden de ayakta kalınabileceğini göstermek bu ülkeye yapılabilecek yeterince büyük bir hizmettir. Anlayan anlar; “Türkiyeliliğe” olmasa da Türkiye’ye ve Türkiye halkına sunduğu bu muhteşem ödülden ötürü HDP’ye teşekkür eder. Anlamayan da varsın nefretinde boğulsun.
HDP’nin “Kürtlüğünden” seçmenin bir bölüğü rahatsız diyorsun. Yüzde doksanı alelade ırkçı ahmaklıktır, tedavisi yok. Yüzde onunda diyelim ki bir haklılık payı olsun. Kürt dostlarımızın bazı kültürel eğilimleri – mesela aşiretçi dayanışma, ahlaki ve ailevi tutuculuk, öfkeye yatkınlık – kimilerini haklı olarak kaygılandırıyor olsun. [Başka yerleri bilmem, Ege bölgesinde lafını sakınmadan konuşan kime sorarsanız ilk duyacağınız şeyler bunlardır.] Peki, kabul...
Ama düşün: Türk siyasi tarihinde aşiret amigoluğundan, dar ufuklu kasaba yobazlığından son yılların HDP grubu kadar uzak bir zümre görüldü mü? Sırrı Süreyya gibi, Demirtaş gibi, Meral Danış Beştaş gibi, Pervin Buldan gibi, Osman Baydemir gibi, Garo Paylan gibi, Mithat Sancar ve Ertuğrul Kürkçü gibi, Figen Yüksekdağ gibi, Feleknas Uca, Leyla Zana gibi gibi dört dörtlük kişilik sahibi, cesur, esprili, “birey” olabilmiş, kelimenin gerçek anlamıyla “modern” olabilmiş şahsiyetleri öbür partilerin herhangi birinde – mostralık bir veya iki istisnayla – düşünebiliyor musun? Eskilerde, mesela AP veya ANAP’ta, yahut Atanızın meclisinde düşünebiliyor musun?
Demek ki mesele Kürt olmak veya olmamak değilmiş. TC ideolojisinin ve kurumlarının alçaklaştırıcı cenderesinden kurtulunca insanların ruhu ferahlıyormuş. Oturup beş dakika konuşunca “hah, işte insan gibi bir insan” diyeceğin insanlar kalabalığın içinden sıyrılıp öne çıkabiliyormuş. Siyasi kariyer, kasaba bezirganının en cahil ve en yüzsüzünün tekelinden kurtulabiliyormuş.
Düşün ki Kürtlerle onların dostlarından bu kadar kaliteli bir kadro çıkabiliyorsa, yarın öbür gün Türkler TC’nin ideolojik ve kurumsal kafesinden paçalarını kurtarıp HDP’ye eşdeğer bir parti kursalar neler olmaz.