Geçen günkü yazıya ek.
Anadolu Selçukluları tarihine ilişkin elimizdeki ana kaynak İbn Bibi’nin 1282’de yayınlanmış olan el-Evāmirü’l-ˁAlāiyye fi’l-umūri’l-ˁAlāiyyeadlı Farsça eseridir. İbn Bibi’nin aslen Nişapur’lu olan anası Alaaddin Keykubad zamanında Konya’da yıldızbilimci olarak üne kavuşmuştu; oğlunun “Hanım-oğlu” anlamına gelen künyesi bundan kaynaklanır. Eserin eleştirel edisyonu ile Almanca çevirisini W. H. Duda yayımlamış (Kopenhag 1959), 1990’da Mürsel Öztürk ve 2007’de M. Halil Yınanç’ın Türkçe çevirileri basılmıştır.
Osmanlı devrinin Selçuklulara ilişkin temel referans kaynağı olan Yazıcızade’nin Tevārih-i Āl-i Selcuk’undan önceki yazıda söz ettik. Bu eserin büyük kısmını oluşturan Anadolu Selçukluları bölümü, İbn Bibi’nin eserinin küçük bazı eklenti ve süslemelerle 15. yy Türkçesine çevirisinden ibarettir. 1423 yılı civarında yazılmış ve Osmanlı sultanı II. Murat’a ithaf edilmiştir. Latin alfabesine aktarılmış versiyonunu Abdullah Bakır 2008’de Marmara Üniversitesi’nde doktora tezi olarak hazırlamıştır.
Aşağıda sol kolonda İbn Bibi’nin M. Öztürk çevirisinden pasajlar, sağ kolonda Yazıcızade’nin 1423 tarihli Türkçe adaptasyonunu görüyoruz. Tarih anlatısının nasıl imal edildiğini görmek açısından örnekler öğreticidir.
Fark edemeyenler için not edelim. Kayı, Bayat, Salur ve Bayındır, Türk ve Türkmen alpleri, Oğuz töresi, Kayı, Ertuğrul, Gündüz Alp ve Gök Alp orijinal metinde yoktur. 1423 çevirisine bunlar sistemli ve bilinçli olarak eklenmiştir.
Sanırım sadece bu örnekler dahi yapılan sahtekarlığın boyutlarını göstermek açısından yeterlidir. İşin ilginç tarafı, doktora sahibi A. Bakır – veya Marmara Üniv. Türkiyat Enstitüsünde onu yönlendirenler – tam da bu sahteciliği, Yazıcızade’nin “Türklük tarihi” açısından büyük değerine işaret etmek için kullanmışlardır. İbn Bibi Oğuz boylarından, Türklerden, Türkmenlerden söz etmemiş, buna karşılık Yazıcızade, muhtemelen daha yüksek bir “Türklük şuuruna” sahip olduğu için, bunları eklemek gereğini duymuştur.